Ortada bir sürü şey vardır aslında, ama söyleyecek hiçbir şey yoktur. Durmaksızın düşünmeler, uykusuz geçen geceler, (uyku ile geçen geceler), parkta içilen şaraplar, sırf şirin gözükmek için teşebbüs edilen yalanlar; bazen kıskançlık, bazen deli eden bir sarılma isteği, görülmeyen ama orada olduğu bilinen kocaman bir gülümseme (nasıl da berrak. Su gibi. Aydınlık. İtaat hissi veren), tek bir sözle üzülmeler tek bir sözle sevinmeler tek bir sözle ne bok yiyeceğini bilememeler ve kaygı ve sevgi ve özlem ve sarılma isteği.. İlle de o sarılma isteği. Nasıl anlatılır bu? Sana sarılmak istiyorum. Yazınca olmuyor işte, söyleyince de eksik. Ne kadar da uzağında söylemek hissetmenin. Bazen insan bin küsür kilometre uzaktayken bile o kadar çok sarmak ister ki, sonunda sarılır. Korkunç güçlü bir sarılmadır bu üstelik. Sert ve metafizik. Gerçek bir sarılma olmaz belki ama nedir ki zaten gerçek? Gözlerini yeterince sıkı kapatıp içindeki tüm boşlukları onunla doldurabilirsen eğer, pekala mümkündür sarılabilmek. Bu sarılmayı sözlerle anlatamazsın. En fazla sana sarılmak istiyorum dersin, o da gülümser, belki iglo’lardan falan bahseder. Sen de gülümsersin. Söz amacına ulaşamamıştır belki. Ama bilirsin, o kadar kuvvetli yummuşsundur ki gözlerini ve o kadar yürekten istemişsindir ki sarılmayı.. O anlar. Cevap vermez belki ama anlar. Çünkü bilir o da, ortada bir sürü şey vardır aslında ve kelimelerin hisler karşısında hiçbir hükmü yoktur..